GEJNA NEWROZE HEMİYAN LE PİROZ BE !

Yıllar sonra gerçek  bir barış ortamına doğru ilerlerken  ,NEWROZ daha güzel ve farklı bir anlamla geliyor....

Ve bu yüzden daha mutlu  daha içten bir  NEWROZ PİROZ BE  diyoruz....



en yasak yaşasak da en yasak sevindik...

en yasak şekilde öldük öldürüldük..

türkülerimiz en yasak

ağıtlarımız en yasak...


yine de  "barış" dedik ...

en yasal(!) ölümleri selamlayarak....




Keşke ellerin kırılsaydı Mahsun Kırmızıgül!

Biz gazetecilerin kendi aralarında yaptığı sohbetler hayli ilginçtir. Eğer sohbete katılanlar gerçekten renkli kişiliklerse inanılmaz bir ortam yaşanır o anlarda. Çok hararetlidir ama bir o kadar da verimli geçer tartışmalarımız. İşte iki gece evvel de böyle bir an yaşadık bir grup gazeteci arkadaşımla. Rasim Ozan Kütahyalı'nın Kuruçeşme'deki evindeydik.
Bugün o gecede yaşananları anlatacağım sizlere.
Nereden geldik, nasıl geldik bilmiyorum ama bir ara konu Ahmet Kaya'ya ve lince maruz kaldığı Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği o meşhur geceye geldi.Başladık tabii sorgulamaya... "Kim ne yaptı? Nasıl tepki gösterdi?" falan diye. Aramızda geceye tek tanıklık eden tek gazeteci Reha Muhtar'dı. Hatırlarsanız o dönem Show TV Haber'in başındaydı. Reytingleri olay yaratıyordu. Ayrıca o gecede, ödüle layık görülen "En iyilerden" biri de Reha'ydı. Ve maalesef linç girişimini başlatanlar arasında onun da adı geçiyordu. Epeyce dolmuş demek ki bu söylenenlere... Onun için uzun uzun anlatma ihtiyacı hissetti bizlere o gecede yaşananları. Sonra da, "Büyük haksızlık yapıldı bana!" dedi ve "Keşke o kaseti bulsak da izlesek ve siz de benim gerçekten ne yaptığımı görseydiniz!" diye ekledi.
Biz tam, "Tamam... Olur" falan derken Rasim salona gitti ve elinde bir DVD ile geri döndü! Ve "Hadi izleyelim" dedi. Yok yok adamda! Tam teşekküllü mübarek! Meğer o gecenin ham görüntüleri varmış elinde. Hiçbirimiz itiraz etmedik tabii... Geçtik televizyonun başına. Ve an be an, kare kare başladık hep beraber Ahmet Kaya'ya yapılan o alçakça saldırıların montajsız görüntülerini izlemeye.
Bir yandan izliyoruz bir yandan da şok üzerine şok yaşıyoruz. Tamam bugün gibi aklımda o gecenin görüntüleri ama hiç bu kadar detaylı olanı izlememiştim. Bir anda haysiyet celladı kesilen Serdar Ortaç'ın "Bu devirde kimse hükümdar değil, padişah değil" şarkısını söylerken Ahmet Kaya'nın oturduğu masaya dönüp, "Bu ülkeyi kimseye böldürtmeyiz! Teröre yem etmeyiz!" sözleri ile ne haltlar karıştırdığını biliyorduk ama onun buram buram provokasyon kokan şarkısını kimlerin ayakta alkışladığını bilmiyorduk mesela!
Kimler kimler... Saymakla bitmez ama biri vardı ki ben onu görünce beynimden vurulmuşa döndüm! Nutkum tutuldu sayın okurlar adeta! Sadece ben değildim tabii bu korkunç şaşkınlığı yaşayan. Nagehan Alçı dayanamayıp, "Olamaz ya! Bu Mahsun değil mi? Güneşi Gördüm diyen Mahsun! Ne yapıyor böyle?" diyerek ansızın fırladı ayağa..

BEYNELMİNEL BİR ŞEY İŞTE

 SIRRI SÜREYYA ÖNDER
119.912 OYLA MECLİSTE..




"2.bölgede Sırrı değil de Ahmet, Berivan Fatma olsaydı da bu oyu alacaktı. Bu dayanışmanın ürünüdür. Devrimciler böyle bir dayanışması iradesi gösterince her kesimden insan da buna destek oldu; bunun kıymetini bilmek de bizim boynumuzun borcudur.

Dersimliler bu sözlere oy verdi TUNÇ EL operasyonu ne çabuk unutuldu?

Kamer Genç'ten Sevilay Yükselir'e açıklamalar

Kamer Genç'ten Sevilay Yüksel'ire açıklamalar
CHP'nin Tunceli birinci sıra milletvekili adayı Kamer Genç, Sabah Gazetesi yazarı Sevilay Yükselir'e açıklamalarda bulundu. Rakibi Ferhat Tunç'u 'Saz çalmaktan başka ne işe yarıyor' diye eleştiren Kamer Genç, "Değiliz kardeşim. Biz Dersimliler Kürt değiliz! Çünkü Kürtler Şafii olur. Biz Şafii miyiz? Biz Türk oğlu, Türk'üz!" dedi..

"Dersimli Kürt değildir çünkü Kürtler Şafii'dir!"

Önceki gün önemli bir toplantıdayım. Bir ara telefonumu 15 dakikalığına sessiz moduna almıştım. İşte tam o sırada 50'ye yakın çağrı gelmiş tarafıma.
Çoğunun gazeteden olduğunu anlayınca en önce asistanım Nazan'ı aradım.
"Tunceli Milletvekili Kamer Genç tırım tırım sizi arıyor. Acilen görüşmek istiyormuş" deyince anladım meseleyi tabii.
Mesele, büyük bir ihtimalle "Dersimlinin, Dersimlilikle imtihanı" başlıklı pazar yazımdı.

SANA ZİYAFET ÇEKİYORLAR..

Toplantı bitince aradım Kamer Bey'i cep telefonundan.
Daha selam verir vermez başladı saydırmaya, ağzından çıkanı kulağı duymayan bi hallerde...
"Geliyorsun Tunceli'ye. Sana ziyafet çekiyorlar. Ondan sonra da gidip Dersim adına kılını kıpırdatmamış bir adam için (kastettiği adam Ferhat Tunç) abuk sabuk yazılar yazıyorsun! Böyle gazetecilik mi olur?"
Neye yalan söyleyeyim önce muhteremin söylediklerinde ciddi olduğunu algılayamadım.
Sandım ki espri yapıyor, kafa buluyor benimle.
Ama sonra baktım ki gayet ciddi.
"Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Böyle şaka da olmaz ama ne olur şaka yapıyorum falan deyin!" şeklinde kibarca uyardım.
Yok ama! Anlamadı.
"Ee yalan mı? Gelmişsin buraya. Gezdirmişler seni. Yedirmişler, içirmişler işte!" ifadesini kullanınca artık koptum.

BENİM SİGORTAM ATTI

O dakikaya kadar telefonda konuştuğu adamın bu milletin bir vekili olduğu bilincinden hareketle nezaketini korumaya çalışan bendenizin sigortası attı tabii.
"Tunceli'ye, değil bu dönem, yaşamım boyunca ayak basmadım. Bir iki telefon görüşmesinin dışında Ferhat Tunç'la yüz yüze gelip, oturup konuşmuşluğum bile yok! Ne ziyafetinden bahsediyorsunuz siz yahu? Bu ne çirkin üslup! Kendinize gelin ve haddinizi bilin artık!" dedim ama nafile...
Sonuçta karşımdaki şu ya da bu değildi.
Karşımdaki Kamer Genç'ti!
Otomatiğe bağlanmış gibi devam etti hakaretlerine.
"Kimdir Ferhat Tunç? Saz çalmanın dışında ne yapar bu adam? Ne yapmış acaba Dersim için? Ne faydası olmuş bu adamın? 'Ben Kürt'üm, Dersim'liyim' demekle Dersimli mi olunuyormuş? Biz Kürt, Mürt değiliz kardeşim! Bizim Kürtlükle ne alakamız var? Bize ne Kürt meselesinden? Öyle bir mesele de yok ayrıca! Sen kim oluyorsun da Dersimlileri imtihana tabi tutuyorsun? Dersimli sana mı soracak kime oy vereceğini?" mealinde bir yığın saçma sapan söz sarf etti.

Ama dinledim.

DERSİMLİLER KÜRT DEĞİL

En sonunda, telefonu kapatmadan önce de dedim ki:
"Beyefendi. Benim için senin ya da Ferhat Tunç'un hangi kökten olduğu önemli değil ama bence ne söylediğinize dikkat edin. Ne demek 'Kürt Meselesi yok.' Ya da 'Biz Kürt değiliz'! Asıl siz kimsiniz? Siz Dersimliler adına konuşma hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz?"

Bunun üzerine iyice kendini aştı Kamer Genç ve şöyle bir cevap vererek, aslında kendisi için doğru olan tezi samimiyetle ortaya koydu:
"Değiliz kardeşim. Biz Dersimliler Kürt değiliz! Çünkü Kürtler Şafii olur. Biz Şafii miyiz? Biz Türk oğlu, Türk'üz!"

'TELEFONU SURATINA KAPATTIM'

Onun bu son sözleri karşısında, "Bravo size Kamer Bey! Vallahi bravo!" diyebildim sadece. Ve o hâlâ saçmalamalarına devam ederken kapattım telefonu suratına. Çünkü Kamer Bey hakikaten katlanılabilecek ve çekilecek bir durumda değildi daha fazla!

Kürt Tarihine Genel bir Bakış



Kürtler, Ortadoğu’nun halklarından olup Zagros dağlarından, Toros dağlarına kadar uzanan coğrafyada yaşayan ve Hint-avrupa dil grubuna ait bir dil konuşan halkdır. Yaşadıkları coğrafyYazı tipi boyutuanın adı tarihsel olarak Kürdistandır, başka bir tanımla ise kuzey Mezopotamya da denilebilir. Tarihi kaynaklar Kürtlerin tarihini 5000 yıl geriye götürmektedir.

Etimoloji

“Kürt” isminin kaynağı tarihsel olarak çok eskilere dayanmaktadır. Bazı araştırmacılara göre Kürt teriminin temelinde KUR kelimesi yatmakta olup Sümer kökenlidir. Sümerce'de KUR, dağ demektir. Tİ eki aidiyeti ifade eder. Böylelikle KURTİ kelimesi dağın halkı, dağlı halk anlamına gelmektedir. Bu ismin geçmişi Milattan önce 3000'lere kadar dayanmaktadır. Kürdistan coğrafyası bilindiği gibi dağlık bir bölgedir. O çağlarda insanlara coğrafyalarıyla veya yaşam tarzlarıyla bağlantılı adlar verilirdi. Kürtlerinde işte bu dağlık coğrafyada binlerce yıldır yaşadığı için bu adı almış olmaları ileri sürülmektedir.