Feqiyê Teyra(n)’ın, 1590-1660 yılları arasında yaşadığı sanılmaktadır.[o zamanlar Hakkari ye bağlı ama şu an Van a bağlı olan Miks veya Mûks(tr:Bahçesaray ilçesi) diye bilinen yerde dünya ya gelmiştir ve mezarıda şuan oradadır] Kürt edebiyatında önemli bir şair, masal ve destan yazarıdır. Feqiyê Teyran; Şexê Senan, Qiseya Bersiyayî ve Qewla Hespê Reş adlı eserlerin yazarıdır. İlk Kürt düzyazı yazarlarındandır. (Ber Sîs)
Feqiyê Teyra(n) , medrese eğitimi almış, okumuş, bilge bir kişiliktir. Onun zamanında Ortadoğuda ve Gülistan’da dinî medreseler vardı. Bu medreselerde islamî bilgiler, dil ve edebiyat dersleri verilirdi. Feqe ismi, ilimden/talebe kelimesinden; Teyr/kuş ise (Mentiq et-Teyr) adlı eserden gelir. Bu, Ferîdeddîn Attar’ın çokça bilinen eseridir. Anlamı; “Kuşların konuşması”dır.
F.Teyra(n)’ın Ferîdeddîn Attar ile ilişkisine bakıldığında; Teyra(n)’ın hem düşünsel anlamda hem de şiir yazış tarzı bakımından ondan büyük oranda etkilendiğini görülür. Mevlana da Ferîdeddîn Attar’ın tasavvuf anlayışından çok etkilenmiştir.
Feqiyê Teyra(n), Kürt edebiyatında doğa, aşk, tasavvuf üzerine yazan önemli şairlerdendir. Halk arasında tanındığını, bilindiğini söylemek yanlış olmaz. En çok bilinen ismi Feqiyê Teyra(n) olmakla beraber şiirlerinde; Feqê Têra, Feqîyê Gerok, Meksî, Xoce, Mîr Mihê, Mîm û Hê gibi isimler kullandığını görebiliriz. Asıl ismi Muhemmed’dir. Araştırmalar kendisinin toplumun üst kesiminden bir insan olduğunu hatta mîr olabileceğini göstermektedir. İsmini kullandığı bir bölüm;
Gul im di destê xaran
Bi ismê Muhemmed nav im.
Bilbil im di gulzaran
Ji işqê lew zerbav im.
(maalesef,maalesef,m aalesef )Bütün eserleri toplanabilmiş değildir çünkü halen çoğu ya kayıptır ya da henüz gün yüzüne çıkarılmayı beklemektedir. Araştırmalar, Melayê Cizîrî ile yaklaşık olarak aynı dönemde yaşadıklarını göstermektedir. Bazı araştırmacılar, Melayê Cizîrî ile Feqiyê Teyra(n)’ın birlikte şiir okuduklarını dile getirmektedir. Mehmet Emin Bozaslan’a göre Teyra(n) ve Melayê Cizirî arasında diyalog şeklinde bir şiir de vardır. Gerçekten de Teyra(n)’ın ürünleri arasında “Feqe û Melê” adlı bir şiir vardır. Aynı dönemde yaşadıkları için ikisinin de dönemin önemli merkezlerinden olan Cizre’deki “Medresa Sor”da yetişmeleri ve orada ders vermiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. İlişkilerine dair örnek;
Selama min heqiri, sedefek divê têkin
îro li Cizîrê heq e, li Melê kin
Teyra(n), tabiattan etkilenmiş bir şairdir. Aşağıdaki şiirinde Divan edebiyatındaki Hüsn-ü Ta’lil sanatını kullanmıştır. Aşık, suya benzetilmiştir. Aslında su, sevgili için akmaktadır. Sevgili, suyun kenarında yetişen bir servi/selvi ağacıdır. Selvi ağacı, naz ve eda ile salına salına yürüyen sevgiliyi ifade eder. Servi ağacının kurumaması için akarsu yatağını ona doğru yönlendirir. Amaç sevgiliyi yaşatmaktır. Servi ağacının özelliği sevgili gibi ince, uzun ve narin olmasıdır. Ayrıca su, temizliğin, bereketin, arınmanın, güzelliğin ifadesidir. Su, hayatın kaynağıdır. Ab-ı hayata/hayat suyuna ulaşan beşerî anlamda sevgiliye, ilahi anlamda Allah’a ulaşmış olur. Allah’a ulaşan bilge insandır. Bilge insan ise ermiş insan demektir. Şairlerin amacı da visal yani kavuşmadır. Aslında sevgili bir anlamda da Allah’a ulaşmanın bir aracıdır. Manevi olarak Allah’a kavuşmak için dünyadan vazgeçmek gerekir. Bu da gönül ile olur. Onun bilgisiyle donanmaya çalışmak, arif olmak vasıldır. Sabır göstermek bu anlamda çok önemlidir. Şüphesiz ki aşığın devası sabırdır. Aşık/kul ancak sabır ederse bunun karşılığını alabilir.
Feqiyê Teyra(n) , medrese eğitimi almış, okumuş, bilge bir kişiliktir. Onun zamanında Ortadoğuda ve Gülistan’da dinî medreseler vardı. Bu medreselerde islamî bilgiler, dil ve edebiyat dersleri verilirdi. Feqe ismi, ilimden/talebe kelimesinden; Teyr/kuş ise (Mentiq et-Teyr) adlı eserden gelir. Bu, Ferîdeddîn Attar’ın çokça bilinen eseridir. Anlamı; “Kuşların konuşması”dır.
F.Teyra(n)’ın Ferîdeddîn Attar ile ilişkisine bakıldığında; Teyra(n)’ın hem düşünsel anlamda hem de şiir yazış tarzı bakımından ondan büyük oranda etkilendiğini görülür. Mevlana da Ferîdeddîn Attar’ın tasavvuf anlayışından çok etkilenmiştir.
Feqiyê Teyra(n), Kürt edebiyatında doğa, aşk, tasavvuf üzerine yazan önemli şairlerdendir. Halk arasında tanındığını, bilindiğini söylemek yanlış olmaz. En çok bilinen ismi Feqiyê Teyra(n) olmakla beraber şiirlerinde; Feqê Têra, Feqîyê Gerok, Meksî, Xoce, Mîr Mihê, Mîm û Hê gibi isimler kullandığını görebiliriz. Asıl ismi Muhemmed’dir. Araştırmalar kendisinin toplumun üst kesiminden bir insan olduğunu hatta mîr olabileceğini göstermektedir. İsmini kullandığı bir bölüm;
Gul im di destê xaran
Bi ismê Muhemmed nav im.
Bilbil im di gulzaran
Ji işqê lew zerbav im.
(maalesef,maalesef,m aalesef )Bütün eserleri toplanabilmiş değildir çünkü halen çoğu ya kayıptır ya da henüz gün yüzüne çıkarılmayı beklemektedir. Araştırmalar, Melayê Cizîrî ile yaklaşık olarak aynı dönemde yaşadıklarını göstermektedir. Bazı araştırmacılar, Melayê Cizîrî ile Feqiyê Teyra(n)’ın birlikte şiir okuduklarını dile getirmektedir. Mehmet Emin Bozaslan’a göre Teyra(n) ve Melayê Cizirî arasında diyalog şeklinde bir şiir de vardır. Gerçekten de Teyra(n)’ın ürünleri arasında “Feqe û Melê” adlı bir şiir vardır. Aynı dönemde yaşadıkları için ikisinin de dönemin önemli merkezlerinden olan Cizre’deki “Medresa Sor”da yetişmeleri ve orada ders vermiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. İlişkilerine dair örnek;
Selama min heqiri, sedefek divê têkin
îro li Cizîrê heq e, li Melê kin
Teyra(n), tabiattan etkilenmiş bir şairdir. Aşağıdaki şiirinde Divan edebiyatındaki Hüsn-ü Ta’lil sanatını kullanmıştır. Aşık, suya benzetilmiştir. Aslında su, sevgili için akmaktadır. Sevgili, suyun kenarında yetişen bir servi/selvi ağacıdır. Selvi ağacı, naz ve eda ile salına salına yürüyen sevgiliyi ifade eder. Servi ağacının kurumaması için akarsu yatağını ona doğru yönlendirir. Amaç sevgiliyi yaşatmaktır. Servi ağacının özelliği sevgili gibi ince, uzun ve narin olmasıdır. Ayrıca su, temizliğin, bereketin, arınmanın, güzelliğin ifadesidir. Su, hayatın kaynağıdır. Ab-ı hayata/hayat suyuna ulaşan beşerî anlamda sevgiliye, ilahi anlamda Allah’a ulaşmış olur. Allah’a ulaşan bilge insandır. Bilge insan ise ermiş insan demektir. Şairlerin amacı da visal yani kavuşmadır. Aslında sevgili bir anlamda da Allah’a ulaşmanın bir aracıdır. Manevi olarak Allah’a kavuşmak için dünyadan vazgeçmek gerekir. Bu da gönül ile olur. Onun bilgisiyle donanmaya çalışmak, arif olmak vasıldır. Sabır göstermek bu anlamda çok önemlidir. Şüphesiz ki aşığın devası sabırdır. Aşık/kul ancak sabır ederse bunun karşılığını alabilir.
kelime manası olarak kuşların hocası, üstadı manasına gelen bu kelime, evvel zaman kürt şairlerinden, dengbejlerinden birininn mahlasıdır aynı zamanda.. yaşar kemal in karıncanın su içtiği isimli romanın sekizinci bölümünde masalsı bir şekilde anllattıgı öyküden aktarabilecegim kadarıyla;
feqiye teyran aslında bir kürt emirinin oğludur.. nufuz sahibi olmayı, emirlik yapmayı bir kenara iterek hayatını efsanevi bir kuşu görmeye adamıstır.. yıllarca mezopotamya da ayak basmadık yer bırakmaz.. ziyaret etmediği köy, kuşu bulmak için sorulmadık denbej bırakmaz yörede.. herkes bu anka kuşu hakkında bildiklerini söyler; birçok insan bu kuşu bulmak adına yola çıkmış, harap olmuş, kayıplara karışmıştır.. herkes en iyi dileklerini feqiye sunarak azık verir, giyit verir, yatacak yer verir, ardından iyi dilek ederler..
feqi yıllarca bu kuşu bulmak adına gezinir, görülmedik kuş bırakmaz mezopotamya'da.. günlerden bir gün mavi bir kuş görür.. her yer maviye kesilir.. sonra apak bir kuş daha görür.. bu kuş başının etrafında üç kez dolaşır.. halka çizer, gözden kaybolur.. ışıl ışıl parlayan, gözleri kör eden kuşları bulur, heybesine alır.. bu kuşlar feqiyi kör etmezler, feqi nin içini ışıkla doldururlar.. mutluluk olur taşar feqi nin yüreği..
insanüstü sabrı sayesinde kuşların akına vakıf olur.. onları anlar, hisseder ve arkadaş olur kuşlarla.. sonunda anka kuşunun sesini duyar.. öyle bir sestir ki, taş kesilir feqi.. yüreği dolar.. hayatında böyle ses duymamıştır.. ancak güneş doğarken duyulabilen kuşun sesini duymaya vakıf olur..
bu ermişlik mertebesi sonrasında dengbej olur, kaval ve saz aranır.. bagdat da aradıgını bulur.. gösterişsiz bir kaval kendisine layık bulunur.. bu sıralarda unü,şöhreti tüm mezopotamya da duyulmuştur.. her gittiği yerde dengbej feqiye teyran diye bilinir.. kaval ile anka kuşunun sesinin etkisiyle dolan yüreği duyulmamış besteler çalar.. dinleyenler put kesilir, kımıldayamaz adeta büyülenirler..
yıllar sonra babasının konağına döner feqiye teyran.. mezopotaya da adını duyan herkes kendisini dinlemeye gelir.. yıllarca feqiye teyran ın stranları söylenir, çalınır bu yörede.. bu sırada kendisi hırka giymiş, kemale ermiş, sakal uzatmış, nurlanmıştır..
ve sonunda ölüm vakti gelmiştir feqiye teyran için de.. yeryuzunde ne kadar kuş varsa toplanır feqiye teyran olmeden önce.. sonunda kimsenin bakamadığı, ışıldamaktan bembetaz kesmiş bir kuş feqinin yanına gelir.. üç kez başının etrafında döner ve halka yapar.. feqi teyran sonunda hakkın rahmetine kavuşur..
derler ki şu kürre-i arzda kuşların diline vakıf olmuş bir hz süleyman vardır bir de faqiye teyran.. "
Ey avê
Ey av û av ey av û av
Ma tu bê eşq û muhbetê
Mewc û pêlan tavêy belav
Be sekne û bê rahetê
Ji işqa kê her têy û têy
Heta kengê her bêy û bêy
Bo min bêjê heyranê kêy
Da ez bizanim qissetê
Lazim te mehbûbek heye
Yan dost û metlûbek heye
Yan meyl û mensûbek heye
Lew bê libas û kîswetê
Ey dilberê
Ey dilberê wey dîlberê
Feryad ji destê keserê
Avek ji avê kewserê
Wêran ez im malim xirab
feqiye teyran aslında bir kürt emirinin oğludur.. nufuz sahibi olmayı, emirlik yapmayı bir kenara iterek hayatını efsanevi bir kuşu görmeye adamıstır.. yıllarca mezopotamya da ayak basmadık yer bırakmaz.. ziyaret etmediği köy, kuşu bulmak için sorulmadık denbej bırakmaz yörede.. herkes bu anka kuşu hakkında bildiklerini söyler; birçok insan bu kuşu bulmak adına yola çıkmış, harap olmuş, kayıplara karışmıştır.. herkes en iyi dileklerini feqiye sunarak azık verir, giyit verir, yatacak yer verir, ardından iyi dilek ederler..
feqi yıllarca bu kuşu bulmak adına gezinir, görülmedik kuş bırakmaz mezopotamya'da.. günlerden bir gün mavi bir kuş görür.. her yer maviye kesilir.. sonra apak bir kuş daha görür.. bu kuş başının etrafında üç kez dolaşır.. halka çizer, gözden kaybolur.. ışıl ışıl parlayan, gözleri kör eden kuşları bulur, heybesine alır.. bu kuşlar feqiyi kör etmezler, feqi nin içini ışıkla doldururlar.. mutluluk olur taşar feqi nin yüreği..
insanüstü sabrı sayesinde kuşların akına vakıf olur.. onları anlar, hisseder ve arkadaş olur kuşlarla.. sonunda anka kuşunun sesini duyar.. öyle bir sestir ki, taş kesilir feqi.. yüreği dolar.. hayatında böyle ses duymamıştır.. ancak güneş doğarken duyulabilen kuşun sesini duymaya vakıf olur..
bu ermişlik mertebesi sonrasında dengbej olur, kaval ve saz aranır.. bagdat da aradıgını bulur.. gösterişsiz bir kaval kendisine layık bulunur.. bu sıralarda unü,şöhreti tüm mezopotamya da duyulmuştur.. her gittiği yerde dengbej feqiye teyran diye bilinir.. kaval ile anka kuşunun sesinin etkisiyle dolan yüreği duyulmamış besteler çalar.. dinleyenler put kesilir, kımıldayamaz adeta büyülenirler..
yıllar sonra babasının konağına döner feqiye teyran.. mezopotaya da adını duyan herkes kendisini dinlemeye gelir.. yıllarca feqiye teyran ın stranları söylenir, çalınır bu yörede.. bu sırada kendisi hırka giymiş, kemale ermiş, sakal uzatmış, nurlanmıştır..
ve sonunda ölüm vakti gelmiştir feqiye teyran için de.. yeryuzunde ne kadar kuş varsa toplanır feqiye teyran olmeden önce.. sonunda kimsenin bakamadığı, ışıldamaktan bembetaz kesmiş bir kuş feqinin yanına gelir.. üç kez başının etrafında döner ve halka yapar.. feqi teyran sonunda hakkın rahmetine kavuşur..
derler ki şu kürre-i arzda kuşların diline vakıf olmuş bir hz süleyman vardır bir de faqiye teyran.. "
Ey avê
Ey av û av ey av û av
Ma tu bê eşq û muhbetê
Mewc û pêlan tavêy belav
Be sekne û bê rahetê
Ji işqa kê her têy û têy
Heta kengê her bêy û bêy
Bo min bêjê heyranê kêy
Da ez bizanim qissetê
Lazim te mehbûbek heye
Yan dost û metlûbek heye
Yan meyl û mensûbek heye
Lew bê libas û kîswetê
Ey dilberê
Ey dilberê wey dîlberê
Feryad ji destê keserê
Avek ji avê kewserê
Wêran ez im malim xirab